Aslında, ilişkilerde denge nin önemini hep duyarız. İlişkilerimizi ayakta tutan dinamiğin denge olduğunu biliriz. Kendi içimizde de dengeyi kaybettiğimiz zamanlarda zor durumlar yaşarız. Kararsız , keyifsiz oluruz ve iç çatışmalar yaşarız. Bu da hayatımıza olumsuz olarak yansır.
Yemek yemekten örnek verelim. Az yersek aç kalırız, çok yersek şişkinlik hissederiz. Ama kararında yediğimiz zaman sofradan mutlu kalkarız. İlişkilerimizi de kararında yönetmeliyiz. Kendimizi dışarıdan gözlemlemeliyiz. Objektif olmalıyız. Ve en önemlisi de dengenin sarsıldığını fark ettiğimiz anda bunun üstesinden gelmek için çözüm yolları aramalıyız.
Özel hayatımızda aşırıya kaçtığımız zaman bir şeyler yolunda gitmez. Aşırı seviyorum, aşırı kızıyorum, kaybetme korkusu gibi ruh halleri ilişkilere zarar verir. Bu büyük ihtimalle partnerinizi sizden soğutacaktır. Ve bunun sonucunda ilişkiniz belli bir noktadan sonra sona erecektir. Yani korktuğunuz şey başınıza gelecektir. Bunun sonucunda karşı tarafı nankör olarak niteleyip onu mu suçlu bulacaksınız yoksa kendinizi objektif eleştirip, dengenin ilişkilerde dengenin önemini üzerinde düşünmeye mi başlayacaksınız?
Aynı şey karşı taraf için de geçerlidir. Sizi aşırı sevdiğinde ve duygu durumu aşırıya kaçmaya başladığında bundan huzursuzluk duyarsınız. Sevilmek, çok sevilmek sizi mutlu edebilir. Ama duygular aşırılaşmaya başladığında bu sevgiyle sınırlı kalmaz. Olumsuz duygu durumları da baş gösterir. Bu da sizi aynı şekilde ilişkiye karşı soğutur.
İlişkinin içinde olduğumuz zaman bazen birçok durumun farkında olmayabiliriz. Ancak ilişki bittikten sonra analiz ederiz. İlişkiyi yaşadığımız zaman bu analizleri kendimiz için ve partnerimiz için yapsak daha olumlu durum ve sonuç elde edebiliriz. Duygunun olduğu yerde mantık yoktur son derece sağlıksız bir cümledir. Akil ve kalp birlikte yürümelidir. Dengeyi kaybettiğiniz, huzursuz bir ilişkide, çok sevdiğiniz için devam etmeniz inanın size sonunda pişmanlık getirecektir.