Kadının Moda Tarihindeki Yeri Nedir?
Kadının Moda Tarihindeki Yeri Nedir? Dünyanın ve göz önündeki sektörlerin modaya olan ilgisini biliyorsunuz. Peki, modanın bugüne nasıl geldiği ve kadının moda tarihindeki yeri hakkında bilginiz var mı? Bu yazıda sizin için bunu özetlemeye çalışacağım ve okuduğunuzda kadının moda üzerindeki büyük etkisini göreceksiniz.
Moda Hayatımıza Ne Zaman Girdi?
Yüzyıllardır giyiniyoruz değil mi? Hayatımızda örtünmek amacıyla ya da bazen kültürün ve coğrafyanın koşulları sebebiyle giyinmek her zaman vardı. Tüm bu sebeplerin dışında giyim, Endüstri Devriminden sonra ticaret ile birleşti ve ‘moda olgusu’ olarak hayatımıza girdi. O dönemde modanın kabul görmesindeki en büyük etken kumaş üretiminin ve üretim-tüketim ilişkisinin artışıydı. Bu şekilde moda bir sektör haline geldi.
Moda Nasıl Gelişmeye Başladı?
Fransız Devrimi ile Dünya Modasının liderliği Fransa’nın elindeydi. Moda ve trendlerin önemli olduğu kadar işçilik ve kalite de ağır basıyordu. 1800lü yıllarda erkek modasının hakimiyeti terziliği ve gelişmiş makineleri ile İngiltere’nin egemenliğindeydi.
Modada İlk Kez Kadının Rolü
Endüstri Devrimi ile kadınların kamusal alanlara çıkması modanın yönünü birden kadınlara çevirdi. Kadın giyimindeki zorlayıcı giysiler ve kapalılıkları göze batmaya başladı. Etek boyları kısaldı. Daha ince kumaşların üretimi başladı.
19. yüzyılın başlarında başlayan sanayileşme ile moda tüm sosyal kesimlere ulaşmaya başladı. Zenginler arasında yapılan aktiviteler için spor giyimlerinin üretimi başladı.
1900’lü yıllarda moda artık özel ve üzerine düşünülmesi gereken bir sektör haline geldi ve yaratıcılığı yüksek tasarımcılar ortaya çıkmaya başladı. Kültürlerin birbiriyle etkileşmesi bu tasarımcıların trendleri sentezlemesine yol açtı.
Kadınlar iş hayatına attığı adım ile giyimlerinin erkek egemenliğin yoğun olduğu iş toplumlarında çok uygun olmadığını düşündüler. Kadın giyimi ciddi, işlevsel bir hal aldı.
Asıl moda değişimleri savaştan sonra özgürlüğe giden adımla gerçekleşti. Özgür kadın görünümleri ile saçlar kısaldı ve fit vücutlar göz önündeydi. Bunun arkasında ise çalışan kadının çektiği zorluklar yatıyordu. Kadının verdiği tüm çaba moda sektörüne trend olarak yansıyordu. Erkek toplumun içinde rahat çalışması için kestirdiği saçları ‘garson-ne saç stili’ olarak trend oldu. Bu dönemde sanatçılar moda öncüsü olmaya ve trendleri yansıtmaya başladı. Kadınlar bu yüzyılda artık araba kullanıyor, spor yapıyor, rahat giyiniyordu. Oturmayan bol elbiseler ve şapkalar ile androjen stil kadının hayatına girdi. Kare, hatları belli etmeyen ve takıma benzer giyimler oluştu.
Basın ve yayın moda konusunda bir güç haline geldi. Kadınlar birbirlerinden görerek yüzmeye ve yüzücü giysisi yani mayo giymeye başladılar. Moda evleri artmaya başladı.
Kadının Temsilcisi Coco Gabrielle Chanel
Moda evlerinin artmasıyla sektöre ‘Coco Chanel’ markası ile çok başarılı olacak bir kadın girdi. Modern ve bağımsız bir kadın çizgisi oluşturdu. Pantolonlu, ceketli takımları ve bugün herkesin dolabında bulunan o ‘siyah basit elbise’ kavramını moda dünyasına kazandırdı.
Öyle güçlü bir isim olacaktı ki 1930larda tüm modanın etkilenip duraklama yaşadığı Newyork borsasının çöküşünden bile ufak etkilerle kurtulabilmiştir.
Atatürk Ve Coco Chanel
Aynı dönemde Atatürk tarafından kadınlara ‘Seçme ve Seçilme Hakkı’ tanınmıştı. Söylenene göre Coco Chanel’den Türk ordusuna üniforma tasarlamasını da istemişti. Ve ordu 1945’ e kadar bu tasarımları giydi. Yine Atatürk zamanlarında Afet İnan ve Sabiha Gökçen de Türk kadınına örnek olan isimler oldu.
Kriz Ve Modaya Etkisi
Modayı derinden etkileyen borsa çöküşü alışveriş seyahatlerini azalttı, birçok moda evi kapandı. Durağan modada Marlene Dietrich, Greta Garbo gibi Holywood yıldızları öncüydü ve tarzları konuşuluyordu. Kadının yüzü ön plana çıkmış ve vurgulanması için geniş, parlak omuzlar ve kürkler kullanılıyordu. Sinemanın kadınları kullandıkları parçalarla durağan modada bile etki yaratıyordu.
Krizin etkileri azalmasıyla kadın modası günden güne gelişiyor, saçlar uzuyor ve takma kirpikler kullanılıyordu ki 2. Dünya Savaşı da modaya bir darbe vurdu. Paris hala moda başkenti olsa da tasarımlar Amerika’ya taşındı ve Holywood modası Rita Hayworth öncülüğünde daha da ön plana çıktı. Kadınlar erkekleri şaşırtarak üniforma tarzında giysiler giymeye başladılar. Avrupa’da moda sevimsiz ve soğuktu. Moda tarihin en zor dönemlerini yaşıyordu. Kadın giyimleri önden düğmeleri, kemerleri, erkek yakaları ile asker giysilerini andırıyordu. Tasarruf için birbirine kombin edilebilen parçalar tasarlanıyordu. Kullanılmış erkek kıyafetleri sökülüp yeni giysiler dikiliyordu.
Moda Gelişiyor
1950lerde, savaş sonrasın görünümler sivilleşmeye başlar ve moda dergileri kadınsılıktan bahseder. Tam bu tarihte moda dünyası Christian Dior ile tanışır ve Dior kadın üzerine radikal değişiklikler getirerek kadınsı görünümleri öne sunar.
Ahlaki açıdan eleştirilse de kadının kadınsı giyinmesi ve dekoltenin korkusuzca ön planda olması gerektiğini kabul ettirir. Bu dönemde kadın sevimli, kadınsı ve elbiseler dekoltelidir,bele oturur, topuklu ayakkabılar giyilir.
Bu günlere büyük çabalarla gelen Coco Chanel, ‘Chanel Suit’ adında ceket hırkalarını moda sektörüne sunar.
Kadının kusursuz giyinmesi gerektiğini düşünen Cristobal Balenciaga kusursuz kesim ve dikim anlayışı ile moda tarihine damga vurur.
60lar ile hayatımıza ‘modada teknoloji’ girer ve en önemli gelişim lif teknolojisidir. Çalışan kadına kolaylık sağlamak amacıyla ucuz, kullanımı kolay, ütülemesi kolay ve zor kırışan sentetik ürünler tasarlanır. Kadının rahat etek giyebilmesi ve bacak şeklinin belli olması adına Du pont Nylon markası ince külotlu çorap üretimine başlar.
Dönemin idealist tasarımcıları olan Pierre Cardin, Andre Courreges sayesinde hayata kolaylık sağlayan sade kesimler ve taytlar üretilir. Bunun yanı sıra vücudu saran ‘body’ adında üst giyimlerde bu dönemdedir.
Diren-iş-ci Kadınlar
70lerde moda artık daha radikal ve köklü değişiklikler geçirecekti. Tüketim toplumu kendini gösterdi. ‘Marilyn Monroe vamp stili’ kadınlara yeni tarz fikirleri vermeye başladı. Moda alanlara yayılmaya ve stillerini geliştirmeye yöneldi. Sentetik devri bitti ve doğal liflere dönüldü. Cinsel özgürlük ve kadın hakları savunması başladı. Feminist grupların protesto savaşları ile modaya kot ve eski ordu ceketleri dahil oldu. İlk kez cinsiyete öz tarzlar bu dönemde değiş tokuş edilerek erkelerde kadın tarzlarını taşımaya yöneldi. Sosyal başkaldırılar ile punk giyim tarzı geldi. Çalışan kadın oranı iyice artmış ve giyim tarzları baskınlaşmıştı. Reklamlarda yayınlanan kadın yönetici imajları ve kadının kariyer yapabildiği fikri kabullenildi. Şık pantolonlar giyilmeye başlandı. Kol çantalarının yerini iş çantaları aldı.
80lerde güçlü iş kadını imajı sürüyorken evlenme yaşı yükseldi ve evlilik oranı azaldı. Moda artık özelden genele geçerek günlük giyimin tarzını belirliyordu.
Louis Vuitton, Moschino, Chanel, Rolex bu dönemin güçlü iş dünyasında rol almaya başladı. Modada reklamlar önem kazandı.
Gece giyimleri ile Christian Lacroix ve Saint Laurent ön plana çıktı. Bu giysilerde de güçlü kadın imajını yansıtan farklı kesimler ve deriler gündemdeydi.
90larda kadın için mat cazibe ortadan kalkar ve askılı elbiseler dolaplardan çıkar, saçlar kısalır. Kadının tanrı vergisi güzelliği ön plandadır. Giyimler oldukça sporlaşır, bollaşır ve uyumsuz şekilde renklenir.
Modanın temsilcisi görevi film yıldızlarından süper modellere geçer.
Önemli olan asıl zaman olsa da 60 ve 70lere dönüş yaşanır. Kozmetik ürünler ve kokular tasarımların tamamlayıcıları olur.
Unutulmaz Kadın Lady Diana
Gerçeklik ve sokak halinin moda olduğu dönemde Galler Prensesi Lady Diana’nın hayat öyküsü, giyim tarzı ve direnci kadınlara ilham oldu ve onun gibi giyinmeye, saçlarını yaptırmaya başladılar.
2000li yıllara doğru modada kadınsılığın ve yumuşak duyarlılığın egemenliği son bulmaya başladı. Cesaret ve arzu edilme ön plandaydı. Artık moda geçicidir, tarzlar ve davranışlar kalır. Buna bağlı olarak dönemde kadının cesareti önem kazandı ve insanlar hayranlıkla bunu izliyordu.
Müzisyen ve pop-star kadınların tarzları modayı etkisi altına aldı. Madonna bunun öncüsü olarak yer alıyordu. Doğallıktan öte çekicilik ön plandaydı.
Çılgın ve sıra dışı tasarımların zamanı gelmişti. Bunların temsilcileri ise Alexander Mcqueen, Vivienne WestWood, Jean Paul Guartier idi. Avantgarde tasarımlarını sunmaya başladılar.
Günümüze gelince moda dünyasındaki tek eğilim stratejisi yok olmuş ve trendler çok yönlü, her tarzda kullanılır hale gelmiştir. Eskiden olduğu gibi tek isim ve onun terziliği ortadan kalkmıştır. Ekip ve marka çalışmaları önem kazanmıştır.
Sonuç olarak, moda ve trend diye bildiğimiz pek çok tasarım kuralı modanın tarihinde kadının ve geçirdiği zorlukların, verdiği savaşların süzgecinden geçerek bugüne kadar gelmiştir.